Mekteb-i Sultani’nin ocağına acemi oğlanlar olarak getirilmişler. Yıllarca gece gündüz beraberce yaşamışlar. Ders çalışmışlar, imtihanlarda ter dökmüşler, bol bol da kopya çekmişler.
Mektep yıllarını artık geride bırakmışlar ama mektepli ruhunu, Sultanî aşkını ve Galatasaray’ı asla unutmamışlar. Şu gördüğünüz kadronun birçoğu Galatasaray Kulübü’nde yöneticilik yapmış. İş hayatının, mesleklerinin zirvelerine ulaşmışlar. Aralarında yurtdışında yaşayanlar ve sırf bugün için gelenler var. Dünya görmüşler, kendilerini yetiştirmişler ama hâlâ öğrenme peşindeler... Meraklı, keyifli, dalgacı talebeler. Topkapı Sarayı’nda Haluk hocanın peşine takıldılar. Saray dersi yaptılar. Zil çalınca da teneffüste eskisi gibi çayla simit yediler. Arada kültür, turizm, tarihî alan ve müze yönetimi konusunda değerlendirme yaptılar.
Saçlar dökülmüş, aklar düşmüş, göbekler çıkmış, bel bükülmüş ama heyecan, yaşama sevinci bitmemiş. Aralarında Ali Dürüst, Salih Madra, Ahmet Yolalan, Niyazi Yelkencioğlu, Faruk Bil gibi vücut formunu hala koruyanlar, Kaya Özgül gibi yakasına çiçek takan İstanbul efendileri var. Pacha Tur’un kurucusu, Paris’in Mümtaz evladı (Mümtaz Teker) ve Kemal Özdeş gibi hafif göbekliler var. En baştaki karalı adam bizim “Mağara" Levent. Tanımayan yok zaten, Türkiye’de “algı yönetimi” konusunu gündeme getiren renkli kişi... Ortadaki az saçlı ve hafif göbekli (Saray Müdürü) bu işten büyük keyif alıyor. İnsanları peşine takıp dolaştırıyor. Hele bunlar hem mektepli, hem alaylı, hele hele hem de alaycı olunca ders yapmanın tadına doyum olmuyor… Arada espriler gırla gidiyor… Resimden zaten belli oluyor…
