BİR RESMİN VE BİR “BEY”İN HİKÂYESİ...
Yıl 1996... Kütahya'da üstad Ahmet Yakuboğlu Beyefendi’yi ziyarete gittik. Bazen bir şehre sadece bir insan, bir adam görmek için gidilir. Ahmet Yakuboğlu Kütahya için öyle bir adamdır. Ne iyi etmişiz de gitmişiz. Yanımda gençleri de götürdüm. Şehir ve adam görsünler diye...
Şehirler iyi kötü bozulsa da, kötü adamlar güzel şehirleri çirkinleştirseler de, yine de görene her şehirde bir şeyler var... Ama adamlara, güzel adamlara, güzel insanlara ne oldu? Onlar neredeler? Onları nereden bulacağız? İşte Ahmet Yakuboğlu -Allah selamet ve şifa versin- böyle bir adam... Gerçek bir Anadolu beyi, İstanbul efendisi…
"Kütahya'ya gidilip de Ahmet Yakuboğlu görülmez mi?" denecek kadar önemli bir şahıs… Biz de öyle yaptık. Konağında doyumsuz ve hiç unutmadığım bir sohbet oldu...
"Nereden geliyor ve nereye gidiyorsunuz?" diye sordu. "Bandırma'dan Ali Amca'dan (Öztaylan) geliyoruz, buradan da Eskişehir'e Seyit Battal Gazi'ye, Sücaaddin-i Veli'ye gideceğiz" dedik. "Yollarda anıt ağaçların, çoban çeşmelerinin resmini çekiyoruz. Böyle de bir hevesimiz ve merakımız var." diye ilave ettik. Gözleri parladı. "Ben de ağaçları, çoban çeşmelerini çok severim, resimlerini yapmaya bayılırım." dedi ve orada yapmış olduğu bir resmi gösterdi.
Aradan yıllar ve yıllar geçti... Geçenlerde muhterem Uğur Derman üstadımızın lütfuyla gördüğüm Hereke'deki Kayzer Wilhelm Köşkü’nün Ahmet Yakuboğlu tarafından yapılan resmi dolayısıyla kendisinden bir yazımda bahsetmiştim. Yanında bulunan Havva Sökmener Hanım aradılar ve memnuniyetlerini ifade ettiler. Ben de "Üstada hürmetlerimi arz ederim" demiştim. Mübarek çok sevinmiş hatırlamama ve özellikle Topkapı Sarayı’na diktiğimiz lalelerden çok hoşlanmış. Onun hatırına şöyle buyurmuş: "O bize selam hürmet gönderdi, bizim de ona göndereceğimiz bir şey var."
Ve dahi o kadar sene önce konuştuğumuz o çoban çeşmesinin suluboya resmini buldurarak, Saray'a göndermiş. Bugün elime geçti. Lütfettiği o resim bana gerçekten büyük bir nimet oldu. Şimdi Yakuboğlu'nun o şirin kır manzarasındaki çoban çeşmesi Topkapı Sarayı'nda kâh gözümün önünde, hatta kâh dizimin üzerinde, kucağımda...
Memleketimin kırları yeşerdikçe, Anadolu’mun çoban çeşmeleri aka durdukça, Germiyanoğlu Beylerinden Ahmet Yakuboğulları hep yâd edilir, hep yâd edilir...
Şerefül-mekân bil mekindir... (Mekânın şerefi orada yaşayanlarladır.)
Ey Kütahyalı dostlarımız, Dumlupınarlılar, Yakuboğlu'nun pınarları olmasaydı, o pınarlar şehrinizi sulamasaydı, Kütahya'nın bir şeyleri eksik olmaz mıydı?... Bunun farkında mısınız?